Erkekler İçin Feminizm 101
Doğru Sanılan Yanlışlar serisi'ne bir yenisi olarak; Erkekler'e bir feminist rehber: Feminizm, hepimizi özgürleştirecek. Yeter ki diyalog kurabilelim.
Açık, anlaşılır, kısa, net bir kılavuz olması adına bir giriş metni. Ama siz yine de -mesela, burada atıf yaptığım kitaptan başlayıp, feminist teori hakkında okumalar yapsanız, tadından yenmez gerçekten.
Neyse, başlayalım.
Feminizm erkek düşmanlığı (feminazi) değildir.
“Feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.” -bell hooks, Feminizm Herkes İçindir
Erkeklerden nefret etmiyoruz, “erkeklik”le mücadele ediyoruz. Feminizm, öznesi öncelikle kadın olsa da (tarihsel bir birikim söz konusu) toplumsal cinsiyet normları olarak hepimize dayatılan baskılarla mücadele eder. Bu doğrultuda, öznesi kim olursa olsun (kadın, erkek, bebek/çocuk, LGBTIQ+, hayvan, doğa…) şiddete ve nefret suçuna karşı yaşamısavunur. Biz “öfkeli feministler” özgürlük ve adalet istiyoruz, öldürmek değil.
Peki neden feminizm erkek düşmanlığı sanılıyor?
Kadınların özgürleşme mücadelesi, yani maruz kaldıkları şiddete sessiz kalmayıp tepki göstermeye başlaması, erkek üstün / erkek ayrıcalıklı dünyanın nimetlerini, yani sistemin erkekliğe hizmet eden tüm kurum ve uygulamalarını tehdit ediyor. Tahtından ediyor erk-iktidarı. Fakat bu adalettir, nefret ya da düşmanlık değil.
Feminazist söylemlerin üretilmesi, dolaşıma sokulması yine patriyarkanın iktidarını koruma yolu olarak feminist mücadeleni değersizleştirilmeye çalışılmasıyla ilgili. Kurumsal bir çaba var bunun için ve buna ne yazık ki dahil olan kadınlar da var. (Sonlara doğru ayrıca değineceğim.) Bu gerçeklik, yine de feminizm hakkında ahkam kesme hakkı vermiyor size, üzgünüm.
Kadınları, yalnızca “ananız, bacınız, karınız” olduğu için değerli görüyorsanız cinsiyetçisiniz ve sizinle de mücadele ediyoruz.
Evet, günaydın.
Biz kadınlar “birinin bir şeyi” olarak değil, yalnızca var olduğumuz için -zaten, değerliyiz. Toplumsal olaylara (sadece büyük vahşetler yaşandığında) tepki gösterirken “yarın anamın, bacımın, karımın başına da gelmesin” derken, farkında olsanız da olmasanız da (niyetiniz umurumuzda değil) eril şiddeti ve cinsiyetçi dil ve söylemleri yeniden üretiyorsunuz.
Bonus Bilgi: Konu başından beri mülkiyetle ilgiliydi. Biz, kimsenin mülkiyetinde değiliz. Her insan, birey, yurttaş gibi“yasa”nın ve adalete hizmet etmekle yükümlü olan devletin kanatları altında güvende olmak ve korunmak istiyoruz.
Bunu söylemek zorunda olmak bile saçma bu yüzyılda ama… Kadın hakları insan haklarıdır!
Sadece kadınlar vahşice katledildiğinde, bebek/çocuk ya da hayvanlar aklın almayacağı bir dehşetle istismara uğradığında tepki gösteriyorsanız, cinsiyetçisiniz.
Bugünlerde “hassasiyet”le yaklaşıp, gündelik hayatta “mizah” - hatta “ofansif mizah” adı altında cinsiyetçi şakalar yapıp, küfürler edip, bunlara tepki gösterdiğimizde “kadınlar şakadan ne anlar”, “bu feministler de amma öfkeli”, “bunlarla konuşulmaz” diyorsanız cinsiyetçisiniz.
Öfkeliyiz, çünkü içimizde binlerce yıldır birikmiş bir hak gaspının ateşini taşıyoruz. Öfkeliyiz, çünkü kullandığınız eril dil şiddet ve nefreti yeniden üretip “alt tarafı” şaka kılıfı altında bu durumu “normalleştiriyor”.Normalleştirdiğiniz her şey ölümle burun buruna, korku içinde hayatta kalma mücadelesiyle yaşamamıza neden oluyor. Buna tepki gösteriyoruz; çünkü itaat etmeyi ve şiddeti, tacizi, istismarı, nesneleştirmeleri görmezden gelmeyi reddediyoruz. Şiddetin normalleşmesini kabul etmiyoruz.
Kadınlara bedenleriyle ilgili/bedenleri yüzünden yaşadıklarıyla ilgili ne yapmaları gerektiğini söylüyorsanız cinsiyetçisiniz.
Erkek aklına ihtiyacımız yok. Erkek aklının yarattığı sistematik şiddet karşısında erkek aklının tavsiyelerine, bu tavsiyeleri duymaya tahammülümüz olmadığı gibi, bunlarla hayatta kalma dersi almaya hiç yok!
Sizin ayrıcalıklı, üstün, konforlu yaşantınız sarsılmasın diye, özgürlük alanımızdan vazgeçip kendimizi kısıtlamayacağız. Güvende olmak için “o saatte oralarda olmaktan, öyle giyinmekten, öyle konuşmaktan, öyle kahkahalar atmaktan” vazgeçmeyeceğiz.
Öfkeliyiz. Ama erkekleri dışlayan bir feminazi politikasını da benimsemiyoruz.
Feminizm Herkes İçindir.
Patriyarkayla mücadele ediyoruz ve patriyarkal sisteme öyle veya böyle, bir şekilde hizmet eden, sistemin sağladığı ayrılıklı pozisyonu benimseyip, kendi çıkarına kullanarak mücadelemizi değersizleştiren herkesi bunun sorumlusu tutuyoruz. Çünkü sorumlususunuz.
Ama yine de düşünce ve davranışlarının sorumluluğunu alıp değişmeye ve destek olmaya çalışan herkesle omuz omuzayız.
İyi niyetiniz samimi değil ve bu aslında yalnızca erkek olmakla da ilgili değil.
İyi niyet zehirli bir oktur. İyi niyet kılıfı altında “korumaya çalıştığınızı beyan ettiğiniz” kişilerin, bireysel alanına giriyor ve sınır ihlali yapıyorsunuz.
Kimsenin uzantısı olarak değil, birey olarak özgürce yaşamak istiyoruz.
Son olarak;
Son günlerde sosyal medyada başlattığımız tepkilere dahil olurken kadınlar tarafından onay almak için “sevimli görünmek, kadın beğenisi toplamak - ya da hangi art niyetle olursa olsun, samimi olmayan hiçbir içeriğinizi de yemiyoruz.
Birçoğunuzun olağan gündelik yaşamda beslediğiniz kadın düşmanlığı (mizojini) tavrını görüyoruz, hatırlıyoruz, biliyoruz.
Kamusal hayatın içinde, gündelik pratiklerde göstermediğiniz hassasiyeti tanıyoruz. Aksine beslediğiniz kadın düşmanı söylem ve pratiklerinizle, sosyal medyada gösterdiğimiz mücadelemiz üzerinden prim yapmayın lütfen.
Fırsatçılığınızı yemiyoruz.
NOT:
“Not all men” kalıbıyla ne demek istediğinizi görebiliyoruz; fakat açık konuşalım. Bunu ifade etmeye çalışmanız bile “kırılgan erkeklik” maskesi altında -siz farkında olsanız da olmasanız da, ataerkiyi yeniden üretiyorsunuz.
Neden mi? Çünkü doğrudan öznesi olduğumuz bir konuyu söyleme taşımaya çalışırken bile, “kadın özgürleşmesi”ni anlatmaya çalışırken bile tüm erkeklerin öyle olmadığını gündeme getirerek, erkeği öne çıkartmaya çalışıyorsunuz. Bu zaten, erkek öncelikli, erkeğin öncelendiği dünyayı -yani patriyarkayı resmediyor.
Aranızda samimi olanlarınız da var, biliyorum, bazılarını tanıyorum da. Ama bu mücadelede ortaklaşmanın yolu, kadınların sesine, sözüne, derdine, yaşadıklarına öncelik vermek ve destek olmaktan geçer. Kendinizi aklamaya çalışmaktan değil. Ayrıca unutulmasın, yarası olan gocunur: X kişiyi sorumlu tutmuyoruz, cinsiyetçiyseniz ve ataerkiye hizmet ediyorsanız gocunup savunmaya geçersiniz. Herkes öncelikle dönüp kendine bakmalı.
Kadınlar da cinsiyetçilik yapıyorlar, doğru. Ama yine de - takdir edersiniz ki erkekler kadar değil. Bu, baştan aşağı eril yapılardan oluşmuş kültürün, bu kültürün belirgin unsuru olan dilin ve dolayısıyla düşünme pratiklerinin aracılığıyla, içimize ne denli köklerden yerleşmiş olduğunu gösterir. Ama önemli olan bu gerçeklikle nasıl baş edebileceğimizi, bunu nasıl değiştirebileceğimizi konuşmak. Özgürlüğe alan açmak. Yani farkına varıp da bunları yapmamayı bilinçli olarak tercih etmek gerekiyor.
Evet, kadınlar için de erkekler için de bu geçerli ve gerekli.
Hayır, bir kesimi kapsayan bazı kadınları cinsiyetçilik yapmakla suçlayarak tüm kadınların dahil olduğu bir özgürleşme mücadelesi olan feminizmi değersizleştiremezsiniz.
Bitti bu kadar.
Şimdi bunu agalarla çay çorba muhabbeti yaptığınız yerlerde de paylaşın ve birlikte özgürleşelim, çok isterim mesela